“Bir aynada bambaşka cihanlar gördüm
Geçmiş gelecek bir sürü canlar gördüm
Bazan da zamanlarla geçen ömrümde
Bir asra sığarmış gibi anlar gördüm”
Asaf Hâlet Çelebi
Çatalhöyük’te bulunan ve MÖ. 6000’li yıllara ait olduğu düşünülen dünyanın en eski aynası obsidyenin bir yüzeyi parlatılarak yapılmıştır. Sonraki yıllara ait buluntularda aynaların bakır ve bronzun parlatılarak yapılmaya başlandığı tespit edilmiştir. Bugün kullandığımız materyaldeki aynaların ilk örneklerinin ortaya çıkmasının ise 1800’lü yılları bulduğu düşünülmektedir.
Antik Mısır’da aynanın altın kadar önemli olduğu söylenceleri vardır. Ebediliği, ölümsüzlüğü, güzelliği ve ilahi olanla bağlantıyı temsil eder. Bu dönemde kadınların, Güneş’in bir sembolü olarak ayna taktığı ve bu aynayı tanrılarına hediye olarak sunduğu söylenir. Antik Yunan inancında, aynaya yüklenen bu anlamlara, ‘yeniden doğmak’ ve ‘yücelmek’ de eklenir. Aynalar tarih boyunca pek çok kültürde çeşitli anlamlarla yüklü olmuştur ve hem olumlu hem de olumsuz inançlarla ilişkilendirilmiştir. Güney Amerika medeniyeti olan İnkalar’a göre aynalar, savaş sırasında birer yol göstericidir. Tehlikelerden korunmak ve zafer kazanmak için kullanılır. Etrüsk mitolojisinde bolluk ve bereketi temsil eden doğum tanrıçası, ayna ile özdeşleştirilmiştir. İskender’in dünyayı gösterdiğine inanılan aynası aynı zamanda kimin doğru kimin yalan söylediğini anlamasına yarayan bir araçtır. Efsaneye göre yalan söyleyen kişiler İskender’in aynasına baktığında ayna onları göstermez. Böylece aynanın gerçek ile yalanı ayırt edebilmemizi sağlayan niteliğine atıfta bulunulduğunu söylemek mümkün olur. Aynaya ilk baktıklarında kendi ruhlarını gördüklerini düşünen insan topluluklarında ayna, aydınlanmanın ve özle buluşmanın bir sembolüdür. Bu anlamıyla ayna, tasavvuf inancında da önemli bir sembol olarak karşımıza çıkar. Ayna tüm alemleri içinde barındıran bir semboldür. Kişinin kendisiyle yüzleşmesi, bilinçdışıyla karşılaşmasını da ifade eden ayna, Narkissos mitinde olduğu gibi yıkıcı sonuçlar doğurabilecek dualiteyi de içinde barındırır. Egosundan sıyrılmaya hazır olmayan veya bunu reddeden kişi bilinçdışındaki korkular ve zayıflıklarla yüzleştiğinde zihninin içinde kaybolma tehlikesiyle de karşı karşıyadır.
Aynalarla İlgili İnançlar
Tüm bu anlatılardan yola çıkarak tarih boyunca aynaların şu inançlarla kullanıldığını söyleyebiliriz:
Aynaların insanların iç dünyalarını ve gerçek doğalarını yansıttığına inanılır.
Aynaların yansıtma özelliğiyle kötü enerjileri geri yansıtarak uzaklaştırdığı ve evleri koruduğu düşünülür. Feng Shui'de de doğru yerleştirilen aynaların iyi enerjiyi artırdığı kabul edilir.
Aynaların manevi bir rehber olduğu ve ilahi varlıklarla iletişime geçmeyi sağladığı düşünülür.
Aynalar, kişinin kendini anlaması ve ruhunu keşfetmesi için kullanılan bir sembol olarak kullanılır.
Bazı halk kültürlerinde aynaların zenginlik ve refah getirdiğine inanılır.
Tarih boyunca aynalara atfedilen bu anlamlar, aynaların konu olduğu mitler ve aynaların kullanıldığı ritüeller bunlarla sınırlı değildir. Aynalar kimi zaman olumsuz birtakım inançların da nesnesi olarak algılanmıştır. Aynanın ona bakan kişinin ruhunun bir parçasını hapsettiği, aynaların zaman zaman hapsettiği negatif enerjiyi yeniden yansıttığı, bu nedenle aynaya bakarak ağlanmaması gerektiği gibi inançlar bunlardan bazılarıdır. Fakat nesneler kişisel olarak onlara yüklediğimiz inancı yansıtırlar. Bu nedenle de aynalara atfedilen olumlu anlamları benimsemek ve onları bu niyetle kullanmak her birimiz için daha destekleyici olacaktır.
Yuka Dükkan’da satılan aynalı kolye, yüzük ve bileklik modelleri de kullanan kişinin aurasını korurken aynanın ışığı yansıtma özelliği ile çevresine ışıltı saçması niyeti ile tasarlanmıştır. Smos markasının patentli ürünleridir.
“Bilemezsin
Sana verecek bir armağanı ne çok aradığımı.
Hiçbir şey içime sinmedi.
Altın madenine altın sunmanın ne anlamı var.
Ya da okyanusa su…
Düşündüğüm her şey
Doğu’ya baharat götürmek gibiydi.
Kalbimi ve ruhumu vermemin bir yararı yok,
Çünkü Sen zaten bunlara sahipsin.
O yüzden Sana bir ayna getirdim.
Kendine bak ve beni hatırla!…”
Hz. Mevlana