Ayna hem insanın hakikatini anlamakta hem de fiziksel olarak korunmak için kullanılan çok değerli bir semboldür. Ayna her zaman sadece doğruyu gösterir. Tıpkı Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalındaki gibi... Dünyanın en güzeli gerçekten kraliçedir, ta ki Pamuk Prenses gelene kadar. Herkes kraliçeden çok korkar ama ayna bu gerçeği kendisine söylemekten hiç çekinmez. İşte bu hikaye tasavvufta da çok sık karşımıza çıkan “aynanın hakikatine” bir örnektir.
Dünyanın en eski aynası doğal bir cam olan obsidyenden yapılmıştır ve Çatalhöyük’te bulunmuştur. (MÖ. 6000’ler)
“Nazardan nasıl korunurum?”
“Negatif enerjilerden nasıl korunurum?”
Günümüzün yoğun iletişimi içinde hepimizin enerjisi zaman zaman allak bullak oluyor ve bu sorular aklımıza gelebiliyor.
Aynalar, negatif enerjilerden korunmanın bir yolu olarak birçok kültürde karşımıza çıkar.
Mayalar ve Aztekler, yansıtıcı yüzeyleri tanrılarına kendi ışıklarını göstermek, “Buradayım, beni gör, unutma” demek için kullanırlarmış.
Göçebe kültürlerde insanlar, neşeleri başkaları tarafından çalınmasın diye korunurken aynalar tercih edermiş.
Anadolu da bazı muskaların içine gözden yani nazardan koruma amacıyla ayna konurmuş.
Hz. Muhammed’in yanından aynasını hiç eksik etmediği ve her baktığında dua ettiği de söyleniyor. Hz. Ali’den rivâyet ediliyor ki Hz. Peygamber aynaya baktığı zaman, “Hamd Allah’a mahsustur. Allah’ım, yaratılışımı güzel yarattığın gibi ahlakımı da güzelleştir” dermiş.
Ayna hediye etmek de pek çok kültürde yer alan bir gelenek. Eski zamanlarda hayranlığın bir simgesi olarak kabul edilen aynaları erkekler sevgililerine hediye ederek, aynaya yansıyan kadından daha güzel birinin bulunmadığını da anlatmaya çalışırlarmış.
Feng Shui felsefesinde de aynaların kullanımı çok önemli kabul ediliyor ve özen istiyor. İstenilen etkilerin aktive edilmesi, sorunlu alanların tedavi edilmesi için aynalardan yararlanılıyor. Dekorasyonda aynanın neyi yansıttığına dikkat etmek gerekiyor çünkü aynalar yansıttıkları görselin konusunu ikiye katlama gücüne sahipler.
Şaman şifacılar da yansıtıcı yüzeylerden yararlanıyorlar. Şamanlar için ayna baktığında kendi ruhunu görebildiği, gelecekten haber aldığı ruhlar alemina açılan bir pencere...
Çinlilerin inancına göre de aynalar koruyuculuk görevi görüyor. Özellikle yeni evlenen kızların ayna taşıması, kendisine kötü ruhların yaklaşmaması için önemli. Özellikle pirinç aynaların kişiyi hastalıklardan ve kötü ruhlardan koruduğuna inanılıyor.
Olumsuz enerjilerden korunmak için aynalı takıları kullanırken aklınıza bazı şeyler takılabilir.
Karşıdan gelen pozitif enerjiyi de mi geri yansıtacağım?
Burada zihnin kalıplarının dışında bir algı önemli. Gelen enerjinin negatif veya pozitif olduğuna biz zihnimiz ile karar veriyoruz. Yani bize yapılan bir iltifatın olumlu olduğunu varsayıyoruz ama içinde başka bir enerji barındırıp barındırmadığını bilmiyoruz. O nedenle aynanın desteğinden yararlanıyoruz, ayrımı ona bırakıyoruz.
Geri yansıyan negatif enerji karışımdaki kişiye zarar verir mi?
O zaten ona ait bir enerjiydi ve kendisine geri dönecek. Siz üzerine bir şey koymuş olmayacaksınız. Belki de onun kendi ile yüzleşmesine bir katkı sağlamış olursunuz, kim bilir....
Aynalı bir takı kullanmak hayatımı olumlu yönde değiştirir mi?
Aynalar ve aynalı takılar muska değildir. Bedeni ve bilinçaltını korumak için kullanılırlar. Yabancı enerjilerden korunmak için aynalı takılardan yararlanabilirsiniz. Bunun ötesindeki değişimler için sorumluluk alıp farkındalığınızı artırmalı, bunun içinde adım atmalısınız. Burada aynalar sizin enerjinizin temiz kalmasını sağlayarak farkındalığınızın daha hızlı gelişmesine destek olurlar. Ayrıca kalabalık ortamlarda, özel günlerde, iş yerinizde vb. boynunuzdaki aynanın sizi koruduğunu bilmek içinizdeki gücü ortaya çıkarmanızı kolaylaştırır. Bunu, sporcuların maç ya da yarışma öncesi “totem” dediğimiz belli hareketler yapmalarına benzetebilirsiniz.
Aynanın hakikatini hatırlamak, hayatın ve içindeki her insanın bizi yansıtan bir ayna olduğunu fark etmek için Hz. Mevlana’nın Şems’e yazdığı şu şiir ile bitirelim sözü:
“Bilemezsin
Sana verecek bir armağanı ne çok aradığımı
Hiçbir şey içime sinmedi
Altın madenine altın sunmanın ne anlamı var
Ya da okyanusa su…
Düşündüğüm her şey
Doğu’ya baharat götürmek gibiydi
Kalbimi ve ruhumu vermemin bir yararı yok
Çünkü Sen zaten bunlara sahipsin
O yüzden Sana bir ayna getirdim
Kendine bak ve beni hatırla!…”
Hz. Mevlana