Aynalar berraklık, netlik, gerçeğin yansıması ve kendini tanımanın simgesi olmasının yanı sıra negatif enerjilerden korunmanın bir yolu olarak da birçok kültürde karşımıza çıkıyor. Mayalar ve Aztekler, yansıtıcı yüzeyleri tanrılarına kendi ışıklarını göstermek, “Gör beni” demek için kullanırken göçebe kültürlerde başkaları neşelerini çalmasın diye tercih edilirmiş. Anadolu’da muskalara gözden korunmak için ayna koyulurmuş. Hz. Muhammed’in yanından aynasını hiç eksik etmediği ve her baktığında dua ettiği de söyleniyor. Hz. Ali’den rivâyet ediliyor ki Hz. Peygamber aynaya baktığı zaman, “Hamd Allah’a mahsustur. Allah’ım, yaratılışımı güzel yarattığın gibi ahlakımı da güzelleştir” diyormuş.
SEVGİLİYE HAYRANLIK HEDİYESİ
Ayna hediye etmek de pek çok kültürde yer alan, oldukça eski bir gelenek. Eski zamanlarda hayranlığın bir simgesi olarak kabul edilen aynaları erkekler sevgililerine hediye ederek, aynaya yansıyan kadından daha güzel birinin bulunmadığını anlatıyorlardı.
FENG SHUİ’DE AYNA
Feng Shui felsefesinde ise aynaların kullanımları özel dikkat istiyor. Artırmak istenilen etkilerin aktive edilmesi, sorunlu alanları tedavi edilmesi için aynalardan yararlanılırken aynanın neyi yansıttığına da dikkat etmek gerekiyor. Çünkü aynalar yansıttıkları enerjinin konusunu ikiye katlıyorlar.
AYNALI TAKILAR NASIL DOĞDU?
Aynalı takıların yaratıcısı Sedef Onar, özel bir bankanın Almanya şubelerinde çalışmış ve emekli olmuş. Halen Almanya’da yaşıyor. O yıllarda dahi bankadaki odası adeta bir terapi odası gibiymiş. Müşterilerinden biri bir gün, “Hani benzin bitince benzin istasyonuna gider depoyu doldurursunuz ya, sizin odanız da öyle. Buraya gelince kendimi dolmuş hissediyorum. Neden emekli olunca böyle bir iş yapmıyorsunuz?” diye sormuş. İşte karar anı… Zaten hipnoterapi ve enerji eğitimleri alan hatta Alman Hipnoz Birliği kurucu üyelerinden olan Sedef Onar, mutlaka olması gerektiğini düşündüğü için psikoterapi eğitimi de alarak bir arkadaşı ile birlikte merkez açmış. Aynalarla buluşması da bu sırasında olmuş.
Merkez açmış ama bir yandan da hayalindeki merkez için bina aramaya başlamış. Ararken, “Şehir merkezinde olsun, birkaç katlı olsun ki bir katını iş için kullanabileyim. Bir de bahçesi olsun” diyormuş ve duyanlar şehrin ortasında böyle bir yeri bulamayacağını, bulsa da ödeyemeyeceğimi söylüyormuş. Dört yıllık arayışın sonunda hayalindekine oldukça yakın bir ev için kontrat imzalamış ancak mal sahibi son anda vazgeçmiş. Çoktan toplayıp paketlemiş olduğu eşyaları bir depoya göndermiş ve bir arkadaşının o sırada boş olan evine kiracı olarak geçmiş. Bundan sonrası bir roman kahramanını hikayesi gibi…
“Bavullarımı aldım, eve gittim. Elimde kahveyle evin arka cephesine bakan balkona çıktım. Üç katlı, bahçeli, tam benim hayal ettiğim gibi bir ev… Üstelik boş. ‘Bu ev benim’ dedim. Yine hayal kurmamamı söylediler çünkü sahibi kiracılarla uğraşmamak için ve paraya ihtiyacı olmadığından 14 yıldır kiraya vermiyormuş. Her gün balkondan çıkıyor, ‘Allahım ne olur bu ev benim olsun’ diyordum. Öğrendiğim tüm enerji çalışmalarını yapıyordum. Sonunda ev sahibine bir mektup yazdım ve eve aşık olduğumu, orada oturmak istediğimi söyledim. Cevap geldi: ‘Sedef Hanım ben bu evi aşık olarak kızıma aldım, kimseye vermem ama size veririm’. “ Sedef Onar hemen bu eve taşınmış. Ancak hikaye henüz mutlu sona ulaşmamış.
Her şeyi değiştiren bir küçük ayna
Sedef Onar eve taşındıktan sonra aksilikler birbirini kovalamaya başlamış. Çamaşır makinesi, ardından bulaşık makinesi ve buzdolabı bozulmuş. Su borusu patlamış. Üst katta yangın çıkmış. Durup dururken bardaklar patlamış. Bu sefer herkes “Ev tekin değil, sen buradan çık” demeye başlamış. Bir arkadaşı ise “Çok fazla kıskançlık ve kötü enerji alıyor olabilirsin, dışarı bir ayna as da dedi geri çevirsin” demiş. Evin, 15 daireli bir apartmana bakan cephesine bir ayna asmış ve zamanla her şey bambaşka olmuş.
Sedef Onar o dönem aynalara ilgi duymaya başlamış. Örneğin Şaman şifacıların da yansıtıcı yüzeyler kullandıklarını öğrenmiş. Göçebelerin kimse neşelerini çalmasın diye ayna bulundurduklarını, bizim kültürümüzde de muskaların içine ayna konulduğunu, padişahların kavuklarında, kaftanlarında ve kemerlerinde ayna bulunduğunu… Tüm bu bilgiler üzerinde ayna taşıma isteği duymuş ama hiçbir yerde istediği gibi aynalı bir takı bulamamış. Sonunda çareyi kendi takısını yaptırmakta bulmuş. Eş dost, aile fertleri derken talep artmış. Hem uluslararası hem Türkiye patentini almış.
Geçmişte bu kadar önemli iken günümüzde aynaya ilginin bu kadar azalmış olmasının nedeni meçhul. Sedef Onar, “Her şeyin bir zamanı var. Canlanması gerekiyormuş, ben sadece aracıyım. Ben gerçekten hiçbir şey yapmıyorum, her şey önüme geliyor, iş kendi kendine yürüyor” diyor.
Sedef Onar aynanın kendi kendini tanımanın, kendi kendinle barışmanın sembolü olduğunu söylüyor. Cal Jung’un “Aynaya bakmak cesaret ister” dediğini hatırlatan Onar, “Ayna maskeyi düşüren tek şeydir. Aynaya dikkatli baktığınız zaman kendinizi görürsünüz. Mertçe, dürüstçe bakıyorsanız asla ve asla maskeyi göstermez” diyor.
“Bir ayna bir evi ya da bir insanı nasıl dönüştürebilir?” sorusuna ise Onar şöyle yanıt veriyor: “Öncelikle aynaya gerçeği görmek isteyerek bakmak gerek... Kusurları görmek için değil de kusurları sevmek için de bakmak lazım. Siz kendinizi severseniz herkes sizi sever. Aynayı üzerimizde taşımaya gelirsek, benim kendi deneyimlerime göre yabancı enerjileri bloke ettiğiniz zaman kendi gücünüzü daha net kullanabiliyorsunuz, yolunuzu daha net görüyorsunuz.”
Peki negatif enerjileri geri yansıtan ayna pozitif enerjilerin bize ulaşmasına engel olur mu? Sedef Onar, “Kime göre iyi?” diye soruyor ve devam ediyor: “Ağızdan çıkan güzel her sözü iyi olarak kabul ediyoruz. Oysa sizin de başınıza gelmiştir, ne güzel uzadı tırnaklarım dersiniz biri kırılıverir ya da bir annenin çocuğuna nazarı değer. Oysa bir annenin çocuğuna kötü gözle bakma ihtimali yoktur. Yani pozitifin ve negatifin ne olduğunu düşüncemizle, aklımızla kestiremiyoruz.”
Aynanın geri yansıttığı enerji o insanlara ne yapıyor peki? Onların kendi enerjileri olduğu için biz o insanların enerjileri ile uğraşacağımıza onlar kendi enerjileri ile uğraşıyor. Bu da belki o insanın yol kat etmesine fayda sağlayacaktır. Olumlu enerjiler de yine sahibine dönerek olumlu etkiler yaratabiliyor.
Aynalı takı takmak tüm hayatımız değiştirir mi? Bu çok iddialı bir söylem olur çünkü aynalar “muska” mualemesi yapmak doğru olmaz. Aynaları doğru kullanmak bedeni ve bilinçaltını korumak için kullanmaktır. Yani boynumuzdaki takıyı kendimizi yabancı enerjilerden korumak için kullanıyoruz. Ancak hayatımızdaki tüm kararları yine biz veriyoruz, başkalarının enerjilerinin bizi karmaşık hale getirmesine izin vermiyoruz. Bu takıları kullanarak hep bilinçaltını harekete geçiriyoruz, içimizdeki gücü ortaya çıkarıyoruz.